29 Ağustos 2007 Çarşamba

SAZAN MEVSİMİ'NDEN
CİHAN DEMİRCİ ŞİİRLERİ

"Mevsiminden önce yazılan bu kitap, hala inatla sazan olmamakta direnenlere adanmıştır…" diyerek başlayan "SAZAN MEVSİMİ" adlı şiir kitabım 1999 yılında yayınlanmıştı...

Kitabın önsözünün son bölümünde şunları yazmışım:
"... Evet , sevgili okurum işte böylesine bir “SAZAN MEVSİMİ”nde karşı karşıyayız gene seninle… 1985’te henüz 22 yaşındayken yayınlanan ilk kitabım “ÇIKIŞLAR ARKA KAPIDAN” dan tam 14 yıl sonra ikinci kez bir şiir kitabıyla karşına geliyorum…
Günümüzün sazanlaşan toplumunda , hicve ve yergiye dayalı o köklü şiir geleneğimizin de ne yazık ki yokolup gittiğini görüyoruz üzülerek… Üstelik hicvin ve yerginin en ağırının yapılmasının gerekli olduğu bir dönemde Şair Eşref’lerden , Neyzen’lerden, Ümit Yaşar Oğuzcan’lara uzanmış o köklü hiciv geleneğinin yerinde de yeller esiyor… Toplumsal olamadan bireyselliği keşfeden insanımız doğal olarak siyasal , toplumsal ve eleştirel olan herşeyden öcü görmüş gibi uzak durarak ayaküstü bireyseliğe sığınıyor ve bir süre de bu şekilde “sazan” olmayı sürdürüyor artık… Bu nedenle mizahın olmazsa olmaz olan , o “muhalif olma tavrı” da eriyip gidiyor pek çok güzellik gibi… Ve tabii bu süreçte kendi bireyselliğine sığınarak yaşamaya çalışan insanımız da , bireysel yaşamdan öteye bir yol arama kaygısı olmayan zamane stand-up’çılarının sabun köpüğü mizahına tutunmaya çalışıyor bir yandan…

İlk taşlama şiirlerim 1980 yılında Gırgır dergisinde yayınlandığında hece ölçüsüne dayalı dörtlüklerle başlamıştım yola… Sonrasında kafiye tanımayan bir serbest ölçüde bulduk kendimizi… Bugün gelinen noktada ise mizahı daha da güçlü kılan o “hüzün” öğesi kendini serbest dizelerimin içersinde fazlasıyla hissettirmektedir…

Taşlama-hiciv-yergi özellikleri taşısa da absürt yanını da eksik etmemeye çalışan ama sonuçta hepsinin özeti olarak her daim “mizah duygusu” ağır basan 110 şiirimle birazdan mevsimsiz gelen bir mevsime dalacaksınız… Göreceksiniz ki bu hain sazan mevsiminde ince giysen , pardon , yani ince düşünsen olmaz , kalın düşünsen bu da gerçek bir mizahçıya yakışmaz… Tabii ki aslında en güzeli , insanın başta insan olma dengesini bozan , bu zamansız mevsimden bir an önce kurtulabilmesidir… Hedef doğanın ve insanın bozulan dengesi öncesindeki o güzelim dört mevsime yeniden geri dönebilmektir... İlkbahar , yaz , sonbahar , kış kreasyonları olmadan sadece bir tek sazan mevsimiyle geçmez ki bir ömür!..

Öncelikle mizahçı olan bendeniz, olsa olsa bir mizah şairi olarak, ince yergilerin ve taşı gediğine koyan şiirsel bir üslubun denemecisi görmekteyim kendimi…İnce yergilerin, akılda kalıcı lakin parmağı da göze sokmayan mesajlarını sunuyorum bir kez daha sizlere… Bu kitapta birkaç istisna hariç , ağırlıklı olarak 1995-1999 yılları arasında yazılmış şiirler bulacaksınız…

İnsan zekasına parlak ışıltılar bırakmaya çalışan , hayat gözlemcisi bir mizah şairi olarak , bütün derdim insanımın bir “sazan” gibi değil , “insan” gibi bir yaşam sürebilmesidir…

İçinde bulunduğumuz “SAZAN MEVSİMİ” nin uzun ya da kısa sürmesi gene bize bağlıdır… Akıntıya karşı ve ayının midesine doğru sürüklenmeyi bıraktığımız gün , elbet şiirlerimize bulaşan o “hüzün” illeti bile neşesini bulacaktır…İşte ben o güne ve ömrümün yeteceği ana dek sizlere mizahçı önsezimle ve mizahçı duyarlılığımla yazmayı , herşeye inat sürdüreceğim…

“SAZAN MEVSİMİ”nizin çoğu şiirlerim kadar kısa sürmesi ve artık akıntıya karşı yüzmeyeceğiniz o güzel günlerin özlemi ve dileğiyle… "

Önsözü böyle diyerek bitirsem de "SAZAN MEVSİMİ" 2007'lerde bırakın bitmeyi, küresel bir fırtınaya dönüşerek sürüyor dünya üzerinde...

Şimdi "SAZAN MEVSİMİ"nden seçtiğim şiir örneklerini size sunuyorum... Bu şiirler 1995-1999 arasında yazılmış şiirlerdir...


SAZAN MEVSİMİ

Sanki ömrün sonbaharındasın
Sanki oksijen israfı ömrün
Gözlerin donuk, bakışların sabit
Sanki mevsimin hazan

Sanki hep aldatılmaktan yanasın
Sanki yaşamınla dalga geçmekte ölümün
Ellerin ürkek, yüreğin titrek
Sanki mevsimin hazan

Böyle yaprak yaprak
Düştükçe herşeye
Bil ki sevgili halkım
Artık mevsimin sazan…

12/8/1997 KADIKÖY




SAZAN MEVSİMİ-2

Önce insanlar sapıttı
Sonra mevsimler

Bakıyorsun
Yaz ortasında sazan
Kış ortasında sazan
Hazan dersen zaten sazan

Ne kazık yiyeceğini şaşırıyor insan

25/12/1997 KADIKÖY
YALPAZAN

Senin yalnızlığın bile
Sahte canım
Güneşe tutunca seni
Arkanda bir sürü insan

Seni
Yalpazan seni…

22/7/1997 KADIKÖY
DÖRTTE DÖRT

Tam dört elle sarılırsın ki
Sen hayata
Dört kolluyla sarılır
Hayat sana


7/3/1996 BAHARİYE
DRAKULA MENSUCAT

Sen ki
Karpatların karanlık Prensi
Sen ki
Kan içicilerin kontu
Sen ki
Transilvanyanın korkulu rüyası
Vampirlerin kan piri
Sen ki Kont Drakula;
Topla artık tarağını,kan tasını
Yürrü be koçum
Anca gidersin ansızın
Çünkü bu dünya
Artık KANSIZIN!..


19/10/1998 KADIKÖY
SIKI SORU

Zaten ömür dediğin
Sıkıntıya karşı
Yürek çekmek
Değil mi?


1/5/1997 İZMİR
TERSİ-MERSİ

Herkes tersine gidince
Bundan sıkılan mizahçı
Bu kez onların tersine gider
Ve herşeyi bırakıp artık Mersin’e gider


15/9/1997 KADIKÖY
VÜCUDA GELİŞ

Yaz aşkı yağıyor gökten
Sanki kalp delinmiş gibi
Sanki kalp delik, duygu delik

Aşkı yeniden yazmamız için
Vücutlarımızı açtık birbirimize

Silikon fırtınası her ten

Yorgan gitti, aşk bitti
Hayvansa hala terli
Her aşk fazladan bir organ nakli

Üstümdekileri çıkardım lakin sizi çıkaramadım
Sahi hangi yataktan tanışıyoruz biz?

Adını bile sormadığım
Vücuda gelen vücut
Yaz aşkı
Aşkı yaz bir kenara da unutma
Ya da yatakta duvara bir çizgi daha çek;

Dipnot: Uzun aşkın kısası;
ARTIK HERŞEYİN BİR BEDENİ VAR…



21/4/1998 MARMARİS
SE SOİR

Paris beş harfli
Gece ise dört
Paris geceye 5-4 galip…


2/1/1992 PARİS
ALKOLMETRE

Bir sarhoş adamım
Bilir misiniz ki
Nedir üzüldüğüm

Beni kulllananlar
Hep alkollü kullandılar…


2/9/1997 İZMİR
HÜZNÜ KURUNTU

Hüznünde kabul gördüm bu kentin
Tüllerimden geçti hep
Kapkalın bir perde

Fakat senin göz pınarların da bire on verdi
Sen ağla canım
Açılırsın

Benimkisi de hüznü kuruntu işte

Hayatın hesabı gelmeden masaya
Ben derim ki hüznümün dublesine;
“Sığ rakılardan nefret ederim ,
O halde içelim açılalım…”

Hey kıyıdakiler;
“Sığlığınıza canım…”


3/10/1996 TARABYA
HATIRASI İSTANBUL

Benim okuduğum ilkokulda
Önlük giyme zorunluluğu yoktu
Bu yüzden olmadı hiç
Siyah önlüklü bir fotoğrafım

Çocuktum
Ama biliyordum ki
Henüz üstümde olmasa da
Arkamdaydı İstanbul

Ve arkamda
Hatırası siyah olan bir şehir vardı


6/10/1996 KADIKÖY
ŞİİRZOFREN-1

Geldim…
Gördüm…
GELDİLER!..


25/7/1994 BAHARİYE

ŞİİRZOFREN-2

Önce kaçırıyorum keçileri
Lakin onlar da atlıyor çitleri
Sonra koyun sayanlardan bir farkım kalmıyor
Keçileri kaçırdığıma yanıyorum
Bu kez keçileri sayarken
Uyuyup kalıyorum


27/12/1995 MODA

ŞİİRZOFREN-3

Ben delirium
Sen deliriun
O deliriyor…

Biz paranoyak sitesi sakinleri
Siz depresif panik
Onlar agresif nanik…

Bilir misiniz ki;
Kaç koli melankoli yakalandı bu gece şehirde
Benim nosyonum halüsinasyon
Son kozum psikoz

Senin sendromun ne ki?

Bu şehir benim fobim
Nöropatim, şizoidim , manim
Uçuşur tanılar konar üstüme
Bitmez ömr-ü terapim

İyi bak bu frenler şizofren
Bu şiir buradan çatlar
Bu toplum birgün elbet psikopatlar

6/2/1995 BAHARİYE

HUMOR SAPİENS

Bir insanlık suçlusuydu
Lakin kimse birşey yapamazdı ona
Zira çoktandır
İnsanlık yapmak suç olmuştu

Sapiens yerinden homurdanıyor
Erectus desen sus pus
Ve insan döndü aslına

Bir mağaradan naklen yayındayız
Karşımızda: Homo Kelekus…


26/5/1998 KADIKÖY

EKSİK OLMA

Önce malzemesinden çaldık binaların
Demirinden, kumundan, çimentosundan
Sonra malzemesinden çaldık insanın
Dürüstlüğünden, temizliğinden, onurundan

Her sallantı sonrasında
Kendi kendime sorarım;
Şimdi binalar mı insanların,
Yoksa insanlık mı binaların altında kaldı?


28/6/1998 KADIKÖY

SUAVİ BABA

Üsküdar’da kanun çalmış gençliğinde
Karagöz oynatmış bir halkevinde
Hayatın bütün Hacivat’larına inat

Tüfek haricinde bizi “Saçma” yla vuran
Absürde atılan ilk kurşun olmuş o
Hem hayat bu kadar saçma değilken

Bir sarı vosvosu varmış tekleyen
Üstelik ona daha onca kazık atmayı bekleyen

Dalgasını geçmiş derin sularda
Şakacıktan yaşayıp gitmiş
Lakin adam sahi

“Babana bile güvenmeyeceksin” çağının tam ortasında
Belki de olmadığı için elinde fötr bir şapka
O şimdi unutulmuş bir “Baba”

Yaptıkları çok da “Saçma”ydı ama
Biz güvenmiştik gene de ona

O belki bize gelen ilk komik celpti
O belki dururken bile güldüren bir kalpti

Saçması bol olsun
Türbesi absürd
Çünkü o “Suavi Baba”
O Suavi Süalp’ti…


14/4/1994 BAHARİYE

ŞIPSICAK

Adam sıcaktı
Kadın ondan sıcak

Desene ey yatak;
Sıcaklar bu gece de
Hem senin
Hem de mevsim normallerinin üzerinde olacak


29/8/1997 İZMİR

TELEKUTU

Bir uçak düştü
Kaldı geriye
Kara kutusu…

Bir toplum düştü
Kaldı geriye
Aptal kutusu…


17/12/1998 MARMARİS

HER KİŞİ NİYETİNE

Ağlayarak değil
Gülerek dünyaya gelseydi her kişi
Ne kolay olurdu o zaman
Mizahçının işi…


20/9/1995 ERENKÖY

HAYATIN MATEMATİĞİ

İçi yarı yarıya dolu bir havuzun yarıçapına atladım
Üstelik elimde tanesi 25 kuruşa alınmış
18 adet yumurta vardı
Annemin verdiği cevizlerin de
Dörtte üçünü yemeyi unutmadım…

Sonra ne havuz kaldı , ne ceviz, ne de yumurta
Gördüm ki Matematik dersi
Hayatın aslında tam tersi
Hayat Bilgisi bile hayata yetmiyor
İnsan havuzun yarıçapını bilse de
Kendi çapını bilmedikçe
Hesapları asla tutmuyor…


24/3/1995 BAHARİYE

KLİP KUŞAĞI

İçinden klip geçen bir kuşak
Elbette herşeyi ama herşeyi
Bir klip kadar kısa yaşayacak…


28/5/1998 KALAMIŞ

AZİZ BİR USTAYA

Keltepe’de oturduk bir Haziran günü Aziz ustayla
İzmit cehennem sıcağıyken aşağıda
Püfür püfür esen ağaçların altında
Biz gene de yanıyorduk
Sivas’tan kalma bir sıcakla

Keltepe estikçe esiyordu
Konuştukça Aziz usta
Mizah bir kez daha
Amansız rakibi hüzne yenik düşüyordu
Sevdiğinden kızgındı aslında halkına
Az bile demişti fazlası olan aptallıklara

Keltepe’den aşağılara daldı bir an gözleri
“Mizahın işi çok zor artık” oldu sözleri

Ateşler içindeydi o gün Keltepe’de
Ve bakışlarıyla “ben gidiyorum” der gibiydi

Aradan sadece 17 gün geçti
Çekti gitti ateş gibi sıcak bir Çeşme gecesinde

Duyduğum anda gidişini
Sivas’tan kalma hain bir sıcak sardı içimi
Açtım bütün pencereleri
Ve bağırdım çığlık çığlığa niye:
“Artık aptal bile değiliz” diye

Mezarında güller kalmadı Sivas’tan
Aklımızı yaksın ki bu ateş
Küller bize kaldı
Burası kesin
Bizleri sorarsan
Aptallığın da ötesindeyiz artık
Sevgili Aziz Nesin…



6/7/1995 KADIKÖY

YAŞAM SEN NESİN?

Ölümü sevdiğimiz kadar
Keşke yaşamı da sevebilsek

Bunu başarabilseydik
Mezarı bilinmesin
İster miydi hiç
Aziz Nesin…


10/7/1995 KADIKÖY


KEFEN HELVA

Bak bu geçen benim cenazem
İçinde kaldı ömrüm
Hayat beni yaşadı
İçimde kaldı ölüm

Hadi ben öldüm
Peki siz hayatta mısınız sanki
Benim ölü yaşayan
Ey cemaat-i ömrüm?


8/11/1998 KADIKÖY

GÖRÜŞ GÜNÜ

İlk görüşte aşka inanırım
Çünkü bilenler bilir
İkinci görüş hiç olmayabilir


3/1/1998 İZMİR

DEPRESİF KÖFTE


Depresif bir köfteyim ben
Cinnetim sulu, ceddim ızgara
Patateslerim manik tava
Abime çek bir paranoya salata
Ailem Tele-vole kıvamında
3. sayfadan ellerinizi keserler

Ve ben yıkılmadım ayakta işiyorum
Üstelik ayakta işerken
Sitendap bile yapabiliyorum

Hayatım zaten kararmış
Siyah tişörte para vermeme gerek yok

Hem kel hem köfteyim
Zap yaparım, göz çıkarırım
Terliksi hayvanımın tekini fırlattım
Şizofren bir köpek kumandamı getirdi

Bolca kekik dökün üstüme
Kırmızı biberi de eksik etmeyin

Depresif bir köfteyim ben
Yeni yayın dönemlerinizde de
Limonlu piyazlarınızla
Sirkeli Reha’larınızla yiyin beni

Sayenizde bir bavul cinayetidir ömrüm
Depresif bir köfteydim ben
Bir parçamı İnegöl’e ,
Bir parçamı Tekirdağ’a ,
Bir parçamı Adapazarı’na ,
Bir parçamı da Sultanahmet’e gömün…


9/12/1998 BOSTANCI

EXİT AİLESİ

Dayısı şofben zehirlenmesinden gitti
Amcası tüpgaz patlamasından
Teyzesi çığ faciasından
Halası kömür sobasından

Kuzeni doğalgazdan
Yeğeni trafik kazasından
Ninesi İSKİ çukurundan
Dedesi emekli maaşı kuyruğundan

Abisi elektrik kontağından
Kardeşi sele kapılmaktan
Ablası hatalı tedaviden
Sevgilisi yanlış iğneden
Annesi hastanede ihmalden…

Ve birgün bir kamyon girdi evlerine
O da kamyonun altında kalmıştı ki
Bunu gören yaşlı babası ailenin finalinde
Adeta bir devrim yapıp da gitti

Geçirdi “normal” bir kalp krizi
İnanın çok şaşırttı bu durum hepimizi…


13/11/1998 KADIKÖY

AŞKIN CEBİ

İki eliyle birden sarılıp da
Asla kucaklayamadı onu
Ne de olsa
Bir elinde hep
Cep telefonu


18/8/1998 KADIKÖY

YENİ YAŞAMA DÖNEMİ

Televizyonu açmıyorum dünden beri
Biliyorum çok zor ama
Yeniden yaşamayı deneyeceğim galiba


4/8/1998 BAYRAMOĞLU

SİHİRSİZ ŞİİR

Rüyadan uyan
Dikkatlice bak
Ak sakallı ihtiyarın elindeki değnek
Sihirli filan değil

Birinin doğruyu söylemesi gerek
O değnek
İki ucu boklu değnek


30/6/1996 KUZGUNCUK

FİKİR JİMNASTİĞİ

Sevgili Uğur Mumcu
Bırak bilgi sahibi olmayı , nerde?
Sahibi olmadan
Fikir sahibi olamayan
İnsanlar dolu
Şimdi her yerde…


19/9/1997 ESKİŞEHİR

ŞİİRMOSYON

Doğuyorsun
Yetmiyor
Belli ki sen artık
Doğumun yanında
Sadece bir promosyonsun


20/12/1995 KADIKÖY

Hiç yorum yok: