Hayır
Kapı çalmadı
Sadece
Canıma “tak” dedi yaşam
SIRÇA KUŞU
Elinde bir sırça kalem
Gazeteci-yazar zat-ı muhterem
Her sabah
Kalem kırılır
Sütun içinde kalır
BURASI YÜKLÜCE
O kadar insanın
Yükünü taşıdı
Hayatı boyunca
Biraz geç varıldı farkına
Meğerse
Hırsızmış aslında
ALAŞAĞI KARANLIK KUŞAĞI
Karanlık odaya girdiğini sandı
Fotoğraf banyo edecekti aklı sıra
Farkında bile değildi
Oysa ülkenin karanlığıydı girdiği
Önce insanlar yandı
Sonra da makinedeki film
SİVASTOPAL
N’olur söyleyin doktor
Yakılacak mıyım?
SABAHA ÇIKMAZ ŞİİR
Sarhoş
Akşamdan kalmış
Sabah olur ayılır
Gerici
Geceden kalmış
Sabah olur karanlıktır
AYBABA
Bu kadar çok çocuğun
Doğduğu bir şehirde
Bu sabah
Akraba evliliğinden olsa gerek
Ay doğdu birdenbire
BAŞKENTİMİZ EĞRİDİR
Yanlışlar az önce
Bir doğruyu daha götürdüler
Bu elimizde kalan son doğruydu
İşin doğrusu
Kalmadı artık doğrusu
Eğriye eğri
Doğruya da eğri
Bundan böylesi
CLOSED
Evet sen
Azmasına azmışsın ama
Fermuarlar kapanmıştır
Bu saatte
Bu şehirde
PERSMETRE
Perspektif kurallarına
Aykırı sevgilim benim
En uzaktayken bile
En yakın hep gözüme
GUBARAK GUBARAK
Rahmetli dedesi
Düz ovada avlanmıştı
Oysa bir şehir kekliği
Çantada keklik
RİNGLERİN AKŞAMI
Bu otobüs
Gözümün önünden
Geçmesi gereken
Hayatımdan geçer mi
Şoför bey?
BUNEBU
Çocuk kıza aşık
Kızsa bir zırdeli
Çocuk kızı eve kapattı
Şimdi sizce bu
Kontak kapatma mı?
SAYIKLA BİLİNCİM SAYIKLA
Geceden sayıkladık fasulyeyi
Bir heyelan yaşıyoruz
Vaka insanlık kayması
Heyulan!
Tabelayı da gözümüze soktular üstelik
“Dikkat hezeyan tehlikesi!”
Terli terli hezeyanlar içiyoruz
Her ömür
Nerdesin anne?
YAŞIYORUM
Bak kardeş
Bu nefes
Benim nefesim
Hayata yakinim olur
SİNE-İ MASKOP
Işık’lar sönünce
Bir Ayhan vakti
Siyah-beyaz bir film düşer içime
Turist Ömer selam durur
Sadri’ni bilemediğim günlerim için
Bugünler için sakladığım yemekleri yer
Bir köşede
Aşçıdır aslında Necdet Tosun
Benim fabrikatörümün gönlü zengindi
Adı Hulusi
Esas kızım Belgin bakar uzaktan
Kirpikler uçuşur gök perdede
Türkan Sultan bakarken yasalarıyla camdan
Sen gazla şoför Nebahat abla, gazla
Bir cin çıkar Aleaddin’in sihirli projeksiyonundan
Ve der ki: “Adile benden ne dilersen?”
Bir kahkaha dilerim uzun metraj
Sorarım ne var, Nubar yok
Cevat veriyorum, üstelik Kurtuluş
Paris Yılmaz Güney’e mi düşer usta
Alla-Turkam, giden ömrüm, jeneriğim
Bunca rengi kaldıramaz
Benim siyah-beyaz hüznüm
Ve birden bir Vahi iner perdeden
Sonsuza dek
Mualla Sürer bu film
...
Siyah-beyaz /En büyük Yeşilçam!
KAPI DUVAR
“Ali Ayşe’yi seviyor” yazardı
Çocukluğumun duvarlarında
Yıl 1995’tir
Elimde bir gazete:
“Ali Ayşe’yi satarken yakalandı!”
GİBİSİ VAR MI?
Hep “gibi” yaptık
Saat beş gibiydi
Ama hiç beş olmadı
Erkek
Erkek gibiydi
Kadın gibiydi kadın
Çocuğunun gibisini göstertti bir baba
Hep gibi yaptık
Onlardan biri gibiydik
Gibi tuttu ömrümüzün
Gibi kaldık gibi
Hiç kendimiz olmadık ki
-Ne gibi?
ATTAYMİZİT
Zamanı bile çalan insanoğlu
Söyle
Saat kapkaç?
BÂB-I BELİRSİZ
İkitelli’de yatıyor
Boylu boyunca
Üstüne de gazete örtmüşler
Kaldırıp gazeteleri baktım
Altından gene gazete çıktı
O halde
Bu defa
Ölen “Basın”
-Evet “Basın”
E ne diyelim dostum
“Basın” sağolsun!
ÇIKIŞLAR ARGO KAPIDAN
Kaldık mı dallama zamanlara
Bu martaval gecelerde
Ay bile dandik doğar
Zoka salatası gelir sofraya
Anasonun sonunu anlatıp
Heyecanını kaçırır biri...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder